KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN 1494, TRABZON –1566, ZİGETVAR, MACARİSTAN

Muhibbî

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN HAYATI

   1. Osmanlı padişahı ve 89. İslam halifesidir. 6 Kasım 1494 tarihinde, Trabzon’da doğmuştur. l. Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan, babası ise Yavuz Sultan Selim’dir. Çağdaşı Batılı yazarlar onu “Muhteşem” (Magnificent, Magnifique) veya “Büyük Türk” (Grand turc) lakaplarıyla anmışlardır. Çocukluk zamanları babası Yavuz Sultan Selim’in görev yaptığı Trabzon’da geçmiştir. 7 yaşındayken; bilim, tarih, edebiyat, din ve askeriye alanlarında eğitim almak için İstanbul’a, Topkapı Sarayı’ndaki Enderûn’a gönderildi. Lalası (önce Kasım, 1516’da Sinan Paşa) ve hocası vasıtasıyla taht için kendisini hazırladı. Çok bağlı olduğu eşi Hürrem Sultan’ı da Manisa’daki son yıllarında tanımış olmalıdır (bazı müellifler Hürrem’in cülûs sırasında Süleyman’a hediye edilmiş olabileceğini belirtir). Manisa’daki günleri, babasının vefat ettiği haberini Vezîriâzam Pîrî Mehmed Paşa’nın gönderdiği haberciden almasıyla sona erdi. Yanındaki adamlarıyla birlikte kara yoluyla İstanbul’a hareket ederek Üsküdar’a ulaştı ve saraya gidip tahta oturdu. Ertesi gün babasının naaşını karşılamak için Edirnekapı’ya kadar gitti. Cenaze töreni Fâtih Camii’nde yapıldı. Babası tarafından vaktiyle Tebriz ve Kahire’den sürülmüş olan 600-800 kadar sanatkâr ve ümerânın memleketlerine dönüşüne izin verdi. İran ile yapılan ipek ticareti üzerindeki yasağı kaldırdı, bundan dolayı mallarına el konulan tüccarların zararlarını karşıladı. Halka eziyet eden idareci ve askerleri cezalandırdı, genel bir teftiş yaptırdı. I. Süleyman’ın saltanatı döneminde yetişen başlıca şairler arasında Fuzûlî, Bâki, Pîr Sultan Abdal ve Bağdatlı Ruhi gösterilmektedir. Matrakçı Nasuh ise dönemin önemli ressam, tarihçi ve minyatür sanatçılarındandı. Yine bu çağda yaşayan ve Süleymanname’yi yazan şehnameci Arifî, nakkaş Nigarî ve hattat Ahmed Karahisarî de dönemin önde gelen sanatçıları arasında yer almaktadır.
   Sultan Süleyman döneminde çok sayıda medrese kurulmuştur. Bu dönemde sarayda kurulan kütüphanelerden çok, medrese ve külliyelerde kurulan kütüphanelerin ön planda olduğu görülmektedir. Bu da devletin halkın eğitimini daha ön planda tutmaya başladığının göstergesi olarak görülebilir.
IKanûnî Sultan Süleyman uzun saltanatı döneminde hayır severliği, vakıfları ve hayratıyla da öne çıkmış, pek çok âbidevî eser yaptırmıştır. Özellikle Mimar Sinan’a inşa ettirdiği cami ve külliyeler başta gelir. İstanbul’da yaptırdığı eserlerle imparatorluk ihtişamını sergilemeyi ihmal etmemiştir. Süleymaniye Camii ve Külliyesi bunun tipik bir örneğidir. Buraya eklenen medrese ile eğitim sistemi yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca babası Selim adına başlattığı Sultan Selim Camii’ni tamamlamıştır. Oğulları Mehmed ve Cihangir için yaptırdığı cami ve tesisler de bu hareketin önemli bir parçasıdır. Buna kızı Mihrimah Sultan’ın Edirnekapı ve Üsküdar camileri, Hürrem Sultan adına inşa ettirdiği Haseki Sultan Camii ve Külliyesi eklenebilir. İstanbul’un Kırkçeşme denilen su yolları onun eseridir. Mimar Sinan’a yaptırdığı Büyükçekmece Köprüsü bir mimari şaheser konumundadır. Bunun yanı sıra imparatorluğun değişik yerlerindeki imar hareketleri dikkati çeker. Bağdat’ta İmâm-ı Âzam Türbesi ve yanına inşa ettirdiği cami-imaret, yine burada Abdülkādir-i Geylânî Türbesi ve Camii, Konya Mevlânâ Türbesi yanında iki minareli cami, semâhâne, imaret, Seyyidgazi’de büyük tekke, cami, Şam’da büyük bir cami ve imaret zikredilebilir. Ayrıca fethedilen şehirlerdeki pek çok kilise onun adına camiye çevrilmiştir. Yine Kudüs’te Mescid-i Aksâ ile Kubbetü’s-sahre’yi ve Kâbe’yi tamir ettirdiği, Medine ve Mekke’de önemli imar hizmetlerinde bulunduğu bilinmektedir.
Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan Süleyman’ın bir de divanı vardır. Divan edebiyatının, 2799 gazeli ile en çok gazel yazan şairidir. Âmil Çelebioğlu, “Kanûnî Padişah olmasaydı bile şair olarak edebiyat tarihimiz içinde yer alması gereken isimlerden biri olurdu.” diyerek padişahın şairliğini övmektedir (Çelebioğlu 1998:189).
Padişah şairlerin en üretkeni sayılan Muhibbî’nin ilk şiirleri dil ve duygu bakımından biraz iptidaidir. Bunları daha ziyade büyük babası ve İkinci Bayezid’in etkisinde yazdığı söylenebilir. Ayrıca bu şiirlerde bir Osmanlı muhitinden uzaklık havası sezilmektedir. Çok defa umumi ıstırap ve kanaat duygularını terennüm etmiştir. Bunun dışında kalan güzel ve olgun şiirlerinin, padişah olup büyük şairlere yakından temas neticesinde olgunlaştığı ve sanatkârlık zevki kazandığı zamanlara ait olduğu söylenebilir. Divan şiirinde, daha XIV. asırdan başlayarak, klasik bir mahiyet alan gerek şekil gerek muhteva, Muhibbî’nin şiirlerinde de aynen geleneğini sürdürmüştür. Kullanılan vezin ve nazım şekilleri aynıdır. Konular hemen hemen ortaktır. Mefhumlar ve mazmunlar değişik değildir. Kıssaların efsanelerin kaynağı hep aynıdır. Kanûnî de bu dönemde edebî yönü ile anılmayı başarmış bir şairdir.
   Kanûnî, aynı zamanda ince duygu ve düşünceler şairidir. Yazdığı aşk, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleriyle büyük bir divan meydana getirecek sanat gayreti göstermiştir. Dillerden düşmeyen, bir atasözü gibi hafızalara yerleşen söyleyişleri vardır. Kanûnî’nin cihan padişahı olmanın verdiği duyguları da onun şiirine müstesna söyleyişler katmaktadır. Sevgilisine, sahip olduğu ülkelerin paha biçilmez güzellikleriyle hitap etmekte ve ona adeta “bu ülkeler değerindeki sevgilim” diye seslenmektedir. Mertlikten, kahramanlıktan bahseden büyük cihan padişahı, elde ettiği zaferlerin bolluğuna, aldığı yerlerin çokluğuna, sürdüğü saltanatın yüceliğine rağmen, bazı şiirlerinde devrandan, kimsesizlikten, kıymetinin bilinmediğinden yakınmaktadır. Muhibbî’nin kullandığı dil ise o devrin klasik Osmanlıcasıdır.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (Muhibbî) ŞİİRLERİ