Hum-hâne-i Vahdetde Ben Mestâne-i Aşkam Yine

Hum-hâne-i Vahdetde Ben Mestâne-i Aşkam Yine Şiiri

”Hum-hâne-i vahdetde ben mestâne-i aşkam yine.
Kâşâne-i uzletde ben dîvâne-i aşkım yine.

Bu kâr u bârı terk edip râh-ı fenâyı gözleyip,
Ummân-ı irfâna dalıp dürdâne-i aşkım yine.

Kâlû belâ bezminde çûn ahd eyledim cânân ile
Hikmet kitâbın okuyup ferzâne-i aşkım yine.

Bu yerde bir olmag içün ikilik etmem ihtiyâr
Ağyâr oluben gayrîye cânâne-i aşkım yine.

Her dem murâd olan Murâd’a dilberin maksûdudur
Aşk âteşinde mahv olup pervâne-i aşkım yine.”

Şair : Sultan II. Murad 

Hum-hâne-i Vahdetde Ben Mestâne-i Aşkam Yine Şiirinin Türkçesi

”Birlik meyhanesinde ben yine aşk sarhoşuyum.
Yalnızlık köşkünde de ben yine aşk çılgınıyım.

Bu işi gücü terk edip, fânilik yolunu gözleyip,
İrfân okyanusuna dalıp yine ben aşk incisi oldum.

Çünkü ben kâlû belâ meclisinde (bkz:Kalu Bela, Allah’ın ruhlara karşı ”Elestü bi Rabbiküm” şeklinde, Türkçe ifadesi ise ”Ben sizin Rabbiniz değil miyim” biçiminde olan soruyu sorduğu yeri ifade eder) sevgili ile sözleştim.
Hikmet kitabını okuyup yine ben aşkta üstün oldum.

Bu yerde tek kalmak için, ikiliği kabul etmiyorum.
Başkalarına düşman olup yine ben aşkın dostuyum.

Her an, Murâd’ın arzu ettiği, sevgilinin isteğidir.
Aşk ateşinde yanan, aşk pervânesi yine benim.”

Hum-hâne-i Vahdetde Ben Mestâne-i Aşkam Yine Şiirinin Şerhi

”Hum-hâne-i vahdetde ben mestâne-i aşkam yine
Kâşâne-i uzletde ben dîvâne-i aşkam yine.”
   Bu beyitteki sarhoşluk divan edebiyatında sıkça kullanılan ve aşıklık halini anlatan dini tasavvufi sembollerden biridir.
”Bu kâr u bârı terk edüp râh-ı fenâyı gözleyüp
Ummân-ı irfâna talup dürdâne-i aşkam yine.”
   Şiirdeki aşktan kasıt, yüce Allah’a olan dini aşktır. Beyitte geçen umman kelimesi tasavvufta okyanus, vahdet âlemi, ilim âlemi gibi anlamlara gelmektedir. Vahdet âleminin tıpkı okyanuslar gibi sonu gözükmeyen bir yapısı olduğu anlatılır. Âşık aslında bu derin ve sonsuz denize dalarak aşk, tevhid incisini aramaktadır.
”Kâlû belâ bezminde çûn ahd eyledüm cânân ile
Hikmet kitâbın okuyup ferzâne-i aşkam yine.” 
   Allah’ın kullarını yarattıktan sonra huzuruna toplayıp ‘Ben sizin rabbiniz değil miyim?’ anlamındaki ‘’Elestü Bi- Rabbiküm?’’ diye sormuştur. Ruhlar ise ‘‘Evet Rabbimizsin.’’ anlamına gelen ‘‘Kalu belâ.’’ cümlesi ile cevap vermişlerdir. Şair işte bu olaya telmihte (bkz, telmih: daha önceden yaşanan ve halk içinde bilinen bir olayı şiir yoluyla hatırlatma sanatı.) bulunarak âdemoğlunun yüce Allah’a sonsuz bir sadakatle bağlı olacağı aşk yolunu hatırlatmaktadır. Yani kısaca yaratılmış olan ruhlar tam olarak beden kalıbına girmeden de önce yüreklerine ‘aşk’ işlenmiştir. Muradi de kendisinin verdiği sözde durarak kuranı kerimin yolunda ilerlediğini söylemektedir ve bu durumda aşkta üstünlük kazandığını belirtmektedir.
   Bu beyitte muradi insanlara yüce allaha verdikleri sözleri hatırlatır. İnsanlar dünyaya gönderildiklerinde başıboş bırakılmamış ve kuranı kerim indirilmiştir. Bu durumda kuranı kerim ışığında ilerlemenin âşıklık mertebesini yükselteceğini söylemektedir.
”Bu yerde bir olmag içün ikilik etmem ihtiyâr
Agyâr oluben gayrîye cânâne-i aşkam yine” 
   Yüce Allah kuranı kerimde “Allah hiç kimsenin göğsünde iki sevgi yaratmamıştır.”(Ahzab:4) buyurmaktadır. Bu beyitteki ‘’İkiliği kabul etmiyorum.’’ Sözünde, kalpteki dünya sevgisinin gelip geçici olduğunu ve kalbi öldürdüğünü, kalpte iki sevginin yaşayamayacağını anlatmıştır.
”Her dem murâd olan Murâd’a dilberun maksudıdur,
Aşk âteşinde mahv olup pervâne-i aşkam yine”
   Pervâne motifi divan ve tasavvuf edebiyatında âşığı temsil eder. Gece vakti ışığın etrafında dönen küçük kelebektir. Eski zamanlarda günümüzdeki teknolojik imkânlar olmadığı için mum ışığında şiir yazarken gözlerine çarpan küçük pervâneyi de şiirlerine konu edinmişlerdir. Pervâne sessiz ve sakin mumun etrafında döndükten sonra öyle bir an gelir ve kendilerini mumun ateşine bırakırlarmış. Bu yüzden şair mum ateşini sevgiliye ve kendilerini pervâneye benzetmişlerdir. Buradaki sevgili simgesi de yüce Allah’ı anlatmaktadır.