Hâl-i Pinhânım Sorar İsen Şiiri

Hâl-i pinhânım sorar isen zebân şerh eylemez
Bir lisândır bu lisân kim tercemân şerh eylemez

Çün mübeyyendir beyâna hâcet olmadı velî
Bir ‘ayândır bu ‘ayân kim her nihân şerh eylemez

Cümleten bir kenz-i mahfîdir nihân-ender-nihân
Pes-nihâd olgıl ki bu remzi ‘ayân şerh eylemez

Remz-i ma’nâdan gözet kim sana ma’nâ remz eder
Yoksa bu ahvâl ü etvârı lisân şerh eylemez

Ey Murâdî işbu elfâzın beyânı neyledir
Bir beyânsın kim seni bir zü’l-beyân şerh eyleme

Şair : Sultan II. Murad 

Hâl-i Pinhânım Sorar İsen Şiirinin Türkçesi

“Gizli durumumu sorar isen dil (onu) açıklamaz.
Bu dil, çevirmenin açıklayamayacağı bir dildir.

Mâdem açıkça söylenmiştir, açıklamaya gerek yoktur.
Ama, bu öyle belirgin bir bilinendir ki her gizli açıklayamaz.

Hep birlikte (tamamen) gizli içinde gizli, saklı bir hazînedir.
Açık olan, örtülü söylemi açıklayamayacağı için tedbirli, birikimli, öngörülü ve hazırlıklı ol.

Sana mana anımsatıp çağrışımda bulunduğu için gizli ve kapalı, îmâ yollu söylemi manada ara.
Yoksa, bu halleri ve tavırları (davranış biçimlerini) dil açıkla(ya)maz.

Ey Murâdî, bu sözlerin anlatımı, söylemi neyle (nasıl) yapılır?
Sen, bir söz sahibinin (söz ustasının) açıklayamayacağı bir anlatışsın.”

Hâl-i Pinhânım Sorar İsen Şiirinin Şerhi

”Hâl-i pinhânım sorar isen zebân şerh eylemez.
Bir lisândır bu lisân kim tercemân şerh eylemez.”
   İkinci mısrada çevirmenin anlayamayacağı bir dil derken, aşkın soyutluğundan bahsedilmiş ve söze gerek duyulmadan ima ila anlatılabileceği söylenmiştir. Beytin ilk mısrasında bulunduğu aşk hâlinin gönülde yaşanılan bir hâl olduğu kastedilmiştir.
”Çün mübeyyendir beyâna hâcet olmadı velî
Bir ‘ayândır bu ‘ayân kim her nihân şerh eylemez.”
   Bu beyitte anlatılmak istenen tezatlarla ifade edilmeye çalışılmıştır. Bundan önceki beyitin başında âşık, gönlündeki gizli olan bir halden bahsetmiştir. ”Mübeyyen” sözcüğü açığa çıkartılmış anlamına gelmektedir. Şair bu beyitin ilk mısrasında ‘’Madem beyan edilmiş, açıkça söylenmiştir.’’ derken ilk beyitteki gizli olan aşk hâlinin artık açığa çıktığını, bu beyitin sonraki mısrasında ‘’Açıklamaya gerek yoktur.’’derken ise ilk mısradaki âşığın açıklamaya gerek kalınmayan derdinin aşkı olduğunu ima etmiştir.
   İkinci mısrada bu aşk halinin fazlasıyla aşikâr olduğunu ve bu aşikârlığı her gizlinin açıklayamayacağını belirtmiştir.
”Cümleten bir kenz-i mahfîdir nihân-ender-nihân
Pes-nihâd olgıl ki bu remzi ‘ayân şerh eylemez.”
   Beyitte anlatılmak istenen yine ”ayân” ve ”nihân” zıt anlamlı sözcükleriyle dile getirilmiştir. Bu ifadeyle şair hâlinin gizli olduğunu ve açık olanla anlatamayacağını dile getirmiştir. Beytin genelinde sevgili ile âşık arasındaki iletişimin gizli kapaklı kurulduğu ima edilmiş ve aşığın bunu anlayabilmesi için ‘tedbirli olması’ gerektiği tembih edilmiştir.
”Ey Murâdî işbu elfâzın beyânı neyledir
Bir beyânsın kim seni bir zü’l-beyân şerh eylemez.’
   Bu beyitte Muradî kendi yazdığı şiir ile övünmüştür. İlk mısrada görüldüğü üzere sözün söylenişine, ikinci mısrada ise sözlerin anlamına dem vurulmuştur. Bu şekilde ikisinin de önemini vurgulamıştır. Birinci mısradaki soru ifadesi aslında şiiri nasıl yazdığını bilmemesinden değil, bilmiyormuş gibi davranmasından kaynaklanır. Muradî, Osmanlı sultanları içinde ilk şiir söyleyen şairdir. Edirne sarayında haftada iki gün şiir, bilim, ilim eğlenceleri düzenleyen bir padişah olmuştur. Bu eğlencelerde birden fazla şiir adamlarıyla aynı ortamlarda bulunması bile bu sözleri nasıl yazdığının cevabı olmaktadır ve MuradÎ bunu bilmektedir. Şair burada bir nevi kendine olan hayranlığını soru yoluyla dile getirmiştir.