DİVAN EDEBİYATI NEDİR?

   Bir toplumun, geleneklerini nesilden nesile aktarması ve geleceğine güçlü hazırlanabilmesi için geçmişteki yaşantılarından getirdiği bilgi, tecrübe, sanat, edebiyat gibi unsurları kullanabilmesi oldukça mühimdir. Toplumlarda iletişim ve dilsel becerileri geliştirebilmek ayriyeten dil zevki oluşturmak için müziği güçlü olan edebi ürünlerin kullanılması söz konusudur. Bu sebeplerden dolayı Türk edebiyatı içerisinde musiki yönü, anlatımdaki kuvveti vb özellikleriyle öne çıkan divan edebiyatından maksimum derecede faydalanmak gereklidir. Divan edebiyatı ise Türk milletinin İslamiyet’i kabulünden sonra Arap-Fars kültürünün ve dilinin etkisiyle XI. Asırdan itibaren süregelen edebi türdür.

   Şairlerinin sadece sanat icra edebilme amacında oldukları bu edebiyata, zaman içerisinde birçok isim verilmiştir. Başlangıçta, divan edebiyatını batı etkisinde gelişmekte olan yeni edebiyattan ayırmak düşüncesiyle “edebiyyât-ı cedîde” zıttı olarak “edebiyyât-ı kadîme” ve “şi‘r-i kudemâ” denilmiş, eserlerinden de “âsâr-ı eslâf” diye bahsedilmiştir. Sonraları ise “Osmanlı edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı, klasik edebiyat, klasik Türk edebiyatı” şeklinde yeni yeni isimler ilâve olunmuştur.

   Mazmunlar divan şairleri tarafından oldukça sık kullanılmıştır. Divan şairi geleneğin getirmiş olduğu daha önceden belli olan hazır unsur ve malzemelerden yararlanmak zorundadır. Bu değişmez malzeme, daha önceden belirlenmiş konular ve duygular gelişir ve şairlerin kullandığı motif sistemi haline gelir. Şiirin mana dünyası ve yapısal özellikleri son derece keskin hatlarla sınırlandırılmıştır. Dil oldukça ağır ve herkesin anlayamayacağı yapıdadır. Aruz ölçüsü kullanılır. Genel olarak ilahi aşk ağırlıklıdır.